Modelliğe beş yıl önce, Türkiye’nin en iyi moda fotoğrafçılarından İlker Uzunalan’ın teklifiyle başladım. O ilk çekim, hayatımda sadece yeni bir iş alanı değil; kendimi ifade edebileceğim yeni bir estetik dil açtı. Sosyal medya hesabımda paylaştığım iş birliklerinden sonra hem spor hem moda sektöründen teklifler gelmeye başladı ve toplamda yedi profesyonel fotoğrafçıyla çalıştım. Çalışmaya da devam etmekteyim.
Bu süreçte fark ettim ki modellik, beni estetik anlayışı güçlü, vizyon sahibi insanlarla çok daha kolay buluşturdu. Beden algısının, ışığın, duruşun, sadeliğin ve zarafetin değer gördüğü bir ortamda olmak; yıllardır sporla emek verdiğim çizgiyi bambaşka bir alanda görünür kıldı. Sporun disiplinini taşıyan bedenim, moda dünyasında kendine bir dil buldu.
Geçen sene açtığım atölyede işler istediğim kadar ilerlemiyordu. Çünkü Türkiye’de spor hâlâ çoğu insan için bir lüks; yani iyi bir eğitmen olmak tek başına insanları işletmene çekmeye yetmeyebiliyor. Fakat modellikte kazandığım görünürlük ve estetik çevrelerle kurduğum bağ, İstanbul’da bana yeni bir kazanç kapısı açtı. Bir yerde tıkanan yol, başka bir yerde önüme geniş bir alan bıraktı.
Bugün biliyorum ki modellik, benim için sadece poz vermek değildi; spor kimliğimi estetik bir bakışla birleştirme fırsatıydı. Ve bu iki alan birbirini güçlendirdikçe, kendi yolum daha da netleşti.
Bu süreçte çok yorum aldım: “Ne kadar cesaretlisin.”
Belki de gerçekten öyleydim, ama bu cesaret kimseye meydan okumak için değil; sevdiğim şeyi yapmaktan vazgeçmemek içindi. Bu hayata bir kez geliyorum ve başkalarının bakış açılarına göre yaşamak istemedim. İnsanların ne düşündüğüne göre hareket edersen, kendi yolunu asla bulamazsın.
Kendim içinse
İster pistte ister objektif karşısında olayım… Hikâyem hep aynı: Kendini ifade eden, estetiği yaşayan ve koşmaya devam eden bir insan.