Türkiye’de hayvancılık sektörü uzun süredir alarm veriyor, ancak son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar bu alarmı bir feryada dönüştürdü. Artan maliyetler, plansız politikalar, üreticinin küçülmesi ve genç nüfusun tarım-hayvancılıktan uzaklaşması, ülkeyi giderek daha derin bir ithalat bağımlılığına sürüklüyor. Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada Türkiye, kendi coğrafyasının sunduğu eşsiz avantajlara rağmen et ve süt üretiminde arz-talep dengesini sağlayamaz hale geldi.

Hayvancılığın en büyük girdisi yem. Son üç yılda yem fiyatları neredeyse ikiye hatta bazı kalemlerde üçe katlandı. Akaryakıt, elektrik, veteriner hizmetleri, aşı ve ilaç maliyetlerindeki artış, üreticinin belini daha da büküyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler zarar ettikleri için ya hayvan sayısını azaltıyor ya da tamamen sektörden çekiliyor.

Bugün birçok üretici ahırda baktığı hayvanın günlük maliyetini karşılayamadığı için “zarar kesmek” adına hayvanını kesime göndermek zorunda kalıyor. Bu da dişi hayvan varlığını azaltarak gelecekte üretim düşüşünü kaçınılmaz hale getiriyor.

Her kriz döneminde kapılar yine aynı yere çıkıyor; ithalat!

Et fiyatları artıyor, çözüm olarak ithal et veya canlı hayvan getiriliyor. Süt üreticisi maliyet baskısı altında eziliyor, çözüm yine ithalat. Bu politika, tüketiciye kısa süreli bir rahatlama sunsa da üreticiye vurulan bir darbe niteliğinde.

Zira dışarıdan ucuz ürün geldiğinde yerli üretici rekabet edemiyor. Üretici küçüldükçe ülke daha çok ithalata mahkûm hale geliyor. Yani her ithalat hamlesi, bir sonraki ithalat ihtiyacını büyütüyor; tam anlamıyla bir kısır döngü.

Hayvancılık ağır bir iş. Günün 24 saati sorumluluk ister. Ancak gelir istikrarsız, maliyet yüksek, kazanç düşük olunca genç nüfus bu alana yönelmiyor. Köyler boşalıyor, üretimin geleceği tehdit altına giriyor.

Bugün birçok bölgede genç bir çiftçi bulmak, neredeyse veteriner bulmaktan daha zor hale geldi.

Basit ve acı bir gerçek var, üretim azalıyor.

Hayvan varlığı düşüyor, maliyet artıyor, arz daralıyor. Tüm bu tabloya rağmen fiyatların düşmesi mümkün değil. İthalat ise sadece geçici bir fiyat freni görevi görüyor; kalıcı çözüm üretmiyor.

Türkiye, tarım ve hayvancılık potansiyeli yüksek bir ülke. Ancak yanlış politikalar, sürekli değişen stratejiler, günü kurtarmaya odaklı ithalat çözümleri; hem üreticiyi hem tüketiciyi mağdur ediyor. Bugün ithal edilen her kilo et, yarının üretim kapasitesinden çalıyor.

Eğer bu döngü kırılmazsa, Türkiye tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılığı daha da artan bir ülke haline gelecek.