GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bu gün, yine tarih sayfaları arasında dolaşacağız.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Hemen arkadan başlayan sorular ise günümüze kadar geldi.
Verilen görev neydi?
Padişah ve İstanbul Hükûmeti, O’nu Samsun’a gönderdiklerinde kendisinden ne bekliyordu?
Mustafa Kemal Paşa’nın baskıya boyun eğmeyen bir kişiliği olduğu biliniyordu. İtilâf Devletleri ile bir sürtüşmeye yol açmaması için mi gönderildi?
Bu görevlendirmede bir sürgün anlamı var mı?
Padişah Vahideddin’in bu görevlendirmede rolü ne oldu?
Mustafa Kemal Paşa’ya verilen görevlerin anlamı ne? 
Bu görevlerin içinde vatanı kurtarma var mı?
Görevlendirme emrindeki yetkileri Mustafa Kemal Paşa’ ya kim verdi? 
Yoksa bu yetkileri kendi becerisiyle mi elde etti?
Vatanın bütününü kurtarmak esas alındıysa, elinde teçhizat ve teşkilâtlı hiç birliği olmayan Mustafa Kemal Paşa’nın yerine bir başkası, örneğin Doğu’da en güçlü birliğe komuta eden Kâzım Karabekir Paşa, ya da bütün ülkede çok sevilip sayılan Fevzi Çakmak Paşa neden seçilmedi?
Anadolu’daki halkı işgalci güçlere karşı teşkilâtlandırmak amacıyla dini bütün olarak tanınan bir insan, örneğin Fevzi Çakmak Paşa gitse daha başarılı olmaz mıydı?
Sultan Vahideddin, Mustafa Kemal Paşa’yı vatanı Yunanlılardan temizlemek için görevlendirdiyse, O’nu neden İzmir veya Konya civarına değil de Samsun’a gönderdi?
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçiş belgesini vize eden İngilizler, Bandırma Vapuru Samsun’a yanaşır yanaşmaz neden buna karşı çıktılar?
Mustafa Kemal Paşa, halkı bilinçlendirmek için kongre ve toplantılara başladığında, neden ardı arkası kesilmeyen Millî Mücadele aleyhine isyanlar çıkmaya başladı?
Osmanlı Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’yı kendi amaçlarına hizmet etsin diye gönderdikten sonra, onu niye hemen görevden almak istedi ve neden halkı onu dinlememeye davet etti?
Fevzi Çakmak Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın amaçlarını biliyor idiyse, neden onu geri getirmek için Erzurum’a kadar gitti?
Sultan Vahideddin, Mustafa Kemal Paşa’ya özel hazinesinden altın verdi mi? Verdiyse neden bu altınları gören yok? Verdiyse bu altınlar nerede ve nasıl taşındı, nerede ve hangi amaçlar için harcandı?
Samsun’a çıkanlar neden bir hafta sonra parasızlık çekmeye başladılar?
Sorular bitmiyor.
Esasen bu soruların cevapları belli! Ancak, bir parça ilgi gösterip okumak yeterli… Tabi okurken, yazanların olayları kendi siyasî görüşlerine göre nasıl yorumladıklarını da anlayabilmek gerekiyor.
Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, ortada bir gerçek var:
Laik, demokratik, çağdaş ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli 19 Mayıs 1919’da Samsun’da atılmıştır.
***
Kuvayı Millîye, “Millî Kuvvetler” demektir. Dar anlamıyla, Millî Mücadele’deki milis kuvvetleri ve yerel direnişleri; geniş anlamıyla, Millî Mücadele’deki tüm kuvvetleri ve tüm direnişi ifade eder. 
Müdafaa-i Hukuk örgütleri, kongreler, TBMM, bunlara yardımcı olan bütün organlar, hatta ordu millî kuvvetler idi.
Kuvayı Millîye’nin önemi, Türk Milleti’nin; başka birinin ağzına bakmadan kendi kaderini kendi eline alma iradesini göstermesinden kaynaklanır. 
Kuvayı Millîye, toprakları işgal edilen, canına ve namusuna kast edilen, vatanı elinden alınmak istenen Türk Milleti’nin direniş ruhudur.
Bu ruhun kendini gösterdiği en büyük sahne Türkiye Büyük Millet Meclisi’ydi... O Meclis’in kullandığı yetki, yazılı hükümlerle ilgili olmayan bir kaynaktan doğuyordu. İşte o kaynak ‘Kuvayı Millîye Ruhu’ idi.
Atatürk, Kuvayı Milliye Ruhu’ yla sadece vatanı kurtarmadı, cumhuriyeti de o ruhla kurdu.
Türk Milleti’nin direniş ruhu Kuvayı Millîye benzersizdir, dünyada benzeri yoktur.
Cumhuriyet’ in temeline harç koyan başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silâh arkadaşları olmak üzere, tüm Kuvayı Millîye kahramanlarımızı, bu ülkenin birlik ve bütünlüğü için can vermekten kaçınmayan tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum; mekânları cennet olsun, nur içinde yatsınlar.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!