GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Yaşlılık zor zanaat! Hele buna bir de yalnızlık kara bir kâbus gibi çökerse, omuzlar ağırlaşır, hayat çekilmez olur.
İnsanın kendini yalnız hissetmesi kadar acı bir şey yoktur. Kalabalığın içinde yalnız insanı gözünden, bakışından, tebessümünden anlamak, anlamak isteyenler için çok kolaydır. Anlamak istemeyene zaten bir şey anlatamazsınız!
Yalnızlık açlık ve susuzluk kadar etkilidir. Yalnızlık en kötü alışkanlıklar kadar tehlikelidir de, nereye saklanırsanız saklanın gelir sizi bulur; insanın içini bir bıçak gibi kazıya kazıya, o acıyı hissettire hissettire ama acıyla yavaş yavaş öldürür. Hayatta olabilecek en kötü şey, kalabalıkların ortasında yalnızlığı hissederek çaresizce ölümü beklerken ölmektir!
Yıllar önce ulusal basında okumuştum. Londra’ nın banliyösünde, bahçe içindeki tek katlı evinde yalnız yaşayan yaşlı bir kadının Londra’ da yaşayan çocukları, annelerini merak etmişler. Telefonla irtibat kuramayınca bölge belediyesine haber vermişler. Kilitli kapıyı açarak içeri giren yetkililer, yaşlı kadının 3-4 sene önce, oturduğu koltukta öldüğünü, cesedinin de çürüdüğünü görmüşler. Bırakın komşularını, birkaç saatlik mesafede yaşayan kadının çocukları, yıllarca annelerini merak edip sormamışlar bile…
Bu konuda bazı örnekleri hatırlayalım:
Joyce Carol Vincent, 25 Ocak 2006 tarihinde, Londra’ daki evinde ölü bulundu. 38 yaşındaydı. Ailesi, arkadaşları ve komşuları 3 sene önce öldüğünü fark etmemişlerdi.
70 yaşındaki Bayan Barbara Salinas-Norman, Amerikalı bir aktivisti, iki dil bilen bir öğretmen, bir yazar, bir yayıncı ve bir sanatçıydı. Bir zamanlar iyi bağlantıları olan bu kadın, görünüşe göre Santa Fe'deki evinde, cesedinin kilitlenmemiş bir kapının arkasında birkaç ay boyunca keşfedilmeden yattığı yerde tek başına ölmüştü. Çürümüş kalıntıları aylar sonra 13 Mayıs 2013 günü bulundu.
Hırvatistan’ ın başkenti Zagreb’ te yaşayan Bayan Hedviga Golik, akşam evine geldi. Sıradan bir gündü. Koltuğuna oturdu. Yorgundu. Başı omuzlarına düştü. Çürümüş cesedi tam 42 ( yazıyla kırk iki) yıl sonra tesadüfen bulundu. Hiç kimse merak etmemiş, hiç kimse sormamış, hiç kimse kapısını çalmamıştı.
Simon Allen, şehir merkezinde oturuyordu. Oturma odasında koltuğunda hayata gözlerini yumdu. Ölü bedenini 2 yıl sonra buldular. Evine baktılar ne bir aile fotoğrafı, ne bir arkadaş resmi, ne bir hediye, ne bir not ne de sosyal hayata dair bir şey; hiçbir şeyi yoktu.
Fransız polisi evinde yalnız yaşayan bir adamın cesedini bulduğunda ölümünün üzerinden tam 15 yıl geçmişti. Kim olduğunu bulamadılar. Kimse tanımıyordu. Hiç kimsesi yoktu.
Alman polisi, ölümünden 7 yıl sonra yaşlı bir adamı yatağında bulmuştu. Apartmanı saran kötü koku nedeniyle ölümü ortaya çıktı. Ne arayanı vardı ne soranı…
İngiltere'de korona virüsü salgını sırasında 65 yaş üstü çok sayıda yaşlının evlerinde tek başına öldüğü ve bazılarının cesetlerinin iki hafta sonra bulunduğu ortaya çıktı. Guardian gazetesinin haberine göre, 2020 yılı mart, nisan ve mayıs aylarında 700 kişinin evlerinde yalnız öldüğü belirlendi. .
Gelelim bu yazıyı yazmama neden olan habere…
24 Kasım 2021 günü, Muğla Bodrum’ da bir emekli öğretmenin cesedi tam 5 yıl sonra evinde çürümüş şekilde bulundu. 68 yaşındaki öğretmenin İngiltere’ de yaşayan ağabeyi, kendisine telefon ile ulaşamaması üzerine jandarmadan yardım istedi. Türkiye'de başka yakını bulunmayan ve yaklaşık 5 yıldır haber alınamayan emekli öğretmenin evine çilingir ile giden jandarma ekipleri, örümcek ağı kaplayan ve pas tutan kilidi güçlükle açtı; cesedin yatakta çürümüş olduğu görüldü.
Allah kimseyi yalnızlıkla sınamasın. Anneye- babaya, eşe, dosta, arkadaşa, komşuya bir “nasılsın?” demek herhalde zor olmamalı…
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
ATATÜRK Der ki:
“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kudretiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.”