GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bu gün, Atatürk’ ün 1926 yılında Trabzon ziyareti sırasında yaşadığı bir olayı nakledeceğim.
Atatürk, Trabzon’ u ziyaretinde Kavaklı Meydanı Okulu’ na gider.
Okulda, Kur’an okutan öğretmenlerden birinin, bir öğrenciye Kur’an okutmasını ister. 
Öğretmen de, öğrencilerinden Vasıf (Hoca)’ yı işaret ederek, onun okumasını ister.
Bundan sonrasını, olayı bizzat yaşayan Tarık Hoca şöyle anlatıyor:
***
Bu görev bana verildi.
Hemen besmele çektim ve okumaya başladım. 
Okurken alnımda boncuk boncuk ter toplandı. 
İyice bunaldığımı sezen Atatürk, sevecen bir sesle okumamı kesti; bana: 
-Okuduğun surede “SEMÎUN BASÎR” kelimesi geçti. Bu kelime “TECVİTTE” ne olur? diye sordu. 
Ben de heyecanla,
-Tersine çevrilir Paşam, dedim. 
Atatürk “Niçin” diye gülümsedi.
Yeniden heyecanla “Tenvin B’ye uğradığında tersine çevrilir” dedim. 
Atatürk “Doğru” diye başını salladı, eliyle saçlarımı okşadı. 
Benden sonra Hocamıza döndü; ondan Kuran’ın “İNŞİRAH SURESİ” ni okumasını ve Türkçe anlamını söylemesini, istedi.
Hoca heyecanlandı; yüzü sarardı: 
-Yanımda Tefsir kitabı yok. Bu yüzden sizi tatmin edecek bir anlam veremem Paşam, diye cevap verdi. 
Bu sefer Atatürk,
-Bir kaç satırlık bir sureyi anlamlandırmak için, tefsir Kitabına ne gerek var Hocam, diye kaşlarını çattı. 
Söz konusu Kuran Suresini tecvid kurallarına uyarak kendisi önce Arapçasını okudu, sonra, sureyi hepimizin anlayacağı Türkçe sözlerle anlamını söyledi. Sonra da, yanında duran Tevfik Hoca’ya sureyi okurken ve anlamlandırırken bir yanlışlık yapıp yapmadığını sordu.
Tevfik Hoca tebessüm ederek Atatürk’e şöyle dedi: 
-Paşam, malumunuz: Dinimiz yalan söylemeyi ve ikiyüzlülük yapmayı bağışlanmayacak suçlardan sayar; bu gerçeği göz önünde tutarak söylüyorum. Kuran Suresini tecvid kurallarına uyarak ve her kelimenin hakkını vererek okudunuz. Anlamını da halkımızın konuştuğu arı ve duru Türkçe ile yaptınız. Siz, Allah’ın milletimize armağan ettiği eşsiz bir lidersiniz. Milletimizin, dağınık, cılız gücünü birleştirdiniz. Allah’ın yardımıyla, düşmanlarımızı dize getirdiniz, kurtardığınız topraklar üzerinde, temeli insan sevgisine dayanan “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ” kurdunuz. Yemin ederek belirtmek isterim ki, kişiliğinize beslediğimiz sevgi, saygı ve güven sonsuzdur. Sizi bütün gücümüzle desteklemek, insanlık borcumuzdur.
(Kaynak: Rahmi Vardı. Atatürk’ün Manevi Dünyası, s.86 ve devamı; Ahmet Bekir Palazoğlu. Atatürk’ün Okul Gezileri, s.98,99.)
Her zaman olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu ülkenin ve milletin bekası için can vermekten çekinmeyen tüm şehit ve gazilerimizi saygı rahmetle anıyorum; nur içinde yatsınlar, mekânları cennet olsun.
Aydın ve esenlik dolu günler dilerim.