GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Atatürk inkılâbının, Türkiye’ yi her konuda yeniliklerin yaratıldığı yepyeni bir çağa taşıdığı gerçektir.
Atatürk inkılâbının birer parçası olan her inkılâp, sosyal bünyemizde kökten değişimlerin kaynağı olmuştur.
Atatürk inkılâbı yani Türk inkılâbı, diriliş ve yenilik hareketidir; millî bağımsızlık ve millî egemenlik mücadelesidir.
Türk inkılâbı derinlemesine incelendiğinde, yapılan değişikliklerin en fazlasının Türk Kadını’ na düştüğü görülür. Ancak bu konunun değerlendirmesi dar çerçevede bırakılırsa, inkılâbın gerçek kıymeti ve seviyesi layıkıyla anlam bulamaz.
Atatürk, Türk Kadın Hakları üzerinde bazı yeniliklere el attığı, bu yolda yeni fikirlerin doğmaya başladığı, fakat karşısında da tam bir taassubun bulunduğu ve kadına verilecek haklar için en sert tepkiler gösterebilecek bir kitlenin de var olduğu bir ortamda ve mücadele hayatının en zayıf ve kritik devresinde bile eyleme geçme cesaretini göstermiştir.
Örneğin, elde Osmanlı’ dan kalma bir seçim kanunu vardı. 1876’ da yürürlüğe giren 1’inci Meşrutiyet Kanun- i Esasisi’ nde 65’ inci madde, Meşrutiyet Meclisi’ ne girecek milletvekilleriyle ilgiliydi. Bu madde, elli bin erkek nüfusa bir milletvekilinin seçilmesini öngörüyordu. Cumhuriyet’ in ilân edilmesinden altı ay sonra, TBMM’ nin 17’nci oturumunda Meclis’ e yeni bir seçim yasa önerisi getirildi. Erkeklerin çoğu cephede asker olduğu için, kadınların da vatandaş sayılması, bu rakamın içine alınması önerildi.
Yasa Meclis’ e geldiğinde kıyamet koptu. Hâlbuki bu, “Kadına seçim hakkı verilmesi” önerisi değildi. Sadece kadının “vatandaş sayılması” hatta “insan sayılması” önerisiydi.
Ne var ki, Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey’ in, “Kadınların da bu milletin bireyleri olarak seçim gereği yapılacak nüfus sayımına katılmaları” önerisi reddedildi.
Cumhuriyet’ in ilk yıllarında Türk kadını, nüfus sayımına bile katılamayacak kadar toplum dışına itilmişti.
İşte böyle bir sosyal toplulukta ve de çok kısa bir zaman süresi içinde Türkiye’ de kadın reformunun doğuşu ilgi çekicidir.
TBMM’ de büyük bir grup, kadını “vatandaş” yerine saymamak için direnirken Atatürk, yurdun muhtelif yerlerindeki gezileri sırasında özellikle kadınlara ve öğretmenlere hitap ediyor, kadın hakları ve kadın reformu için görüşlerini gayet açık bir şekilde dile getiriyordu:
“Şunu ifade etmek lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek, faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”
Atatürk’ ün bu konuşmaları kısa sürede etkisini göstermeye başladı. 7 Şubat 1924’ te Türk Kadınlar Birliği kuruldu.
4 Nisan 1926’ da Türk Medenî Kanunu kabul edildi.
Böylece Türk aile hayatına yeni bir şekil getirildi. Kanunun, sosyal bünyemizdeki etkisi geniş oldu. Türk kadınının hakları ve statüsüne getirilen bu yenilikler, Türk kadınının yapısını büyük ölçüde değiştirdi.
Ailede kadının kişiliğine saygı ve güven sağlandı. Yüzlerce yıldan beri üzerinde ileri geri konuşulan çok karılılık müessesi sona erdi. Kanun, tek kadınla evlenme şartı getirdi.
Medenî kanun, kabul edildiği günlerde gerçek bir devrim niteliğindeydi.
(Devam edecek)
GÜNÜN SÖZÜ: “ATATÜRK’ Ü ANLAMAK; DÜNÜ BİLMEK, BUGÜNÜ YAŞAMAK, GELECEĞİ GÖREBİLMEKTİR.”
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!