GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Türk Kurtuluş Savaşı’nda, genellikle ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin (gerçek adıyla Osman Nevres) olduğu kabul edilir. Çoğu kitapta da böyle yazar. Hasan Tahsin, önemli bir isim, yaptıkları tarihe geçmiş bir isimdir ama Kurtuluş Savaşı’nda ilk kurşunu atan değildir.

Şimdi biraz gerilere gidelim ve Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerini yaşayalım.

Birinci Dünya Savaşı sona erip Mondros Ateşkesi imzalanınca, İngilizler Güneydoğu Anadolu’yu işgale başlamışlardı. Sonra, İngilizler ’in yerini Fransızlar aldı. İngilizlerin yerlerini Fransızlara bırakması ayrı ve çok ilginç bir konudur. Bunun üzerinde durmayacağız.

Fransızların bölgeye gelişiyle birlikte olaylar başladı.

Çünkü Fransız işgali demek; Ermeni asıllı bazı Fransız askerinden başka, Ermenilerden kurulu lejyon askerlerinin işgal birliği olarak bölgeye gelmesi demekti.

Fransız işgali demek; Anadolu ve Rusya Ermenilerinin bir arada kuracakları “Büyük Ermenistan” ümitlerinin uyanması ve alev alev Ermeni ruhlarını ısıtması demekti.

Gerçi daha önce bölgede bulunan İngilizler de Ermenileri desteklemişlerdi ama İngiliz askerinin yanında ne bir Ermeni lejyonu vardı, ne de kendi askerleri içinde Ermeni asıllı olanları...

Fransızların bu Ermeni yanlısı tutumları sebebiyle, Anadolu’da Mondros Ateşkesi’ nden sonraki ilk toplu direnişler, Yunanlılardan önce Fransızlara gösterildi. İlk kurşunlar Fransızlara atıldı.

Mondros Ateşkes Antlaşması üzerinden daha iki ay geçmeden, Fransızlar, dört yüz Ermeni’ den oluşan bir taburla, 11 Aralık 1918’ de Dörtyol’ u işgal edince, önce Osmanlı jandarmasını kasabadan çıkardılar, sonra da bu işgal birliğine mensup askerler, Türklere ait ev ve iş yerlerini tacize başladılar.

Bu dönemde Fransızlar, daha önce Suriye ve Lübnan'a göç ettirilen Ermenileri, Dörtyol'a ve yörenin diğer şehirlerine naklederek yerleştirdiler.

Elbette beklenen oldu ve Fransız işgal kuvvetlerinden cesaret ve destek alan sivil Ermenilerin yerleşik Müslüman Türk halka baskı ve tacizleri hızla arttı.

Toplumun huzursuzluğu artarken, Fransız birliğindeki lejyoner Ermeni askerleri, Özerli Köyü’ ne girdiler. İşgalcilerin taciz, aşağılama ve kötü davranışlarına tahammül edemeyerek karşı koyanlar oldu. Bu tepki üzerine Fransızlar, Özerli Köyü İhtiyar Heyeti' nden Muhtar Şeyhmuzzade (Şeyh Musazade), Mehmet Ağa ile üye Abdülkadir Ağazade Yusuf Ağa'yı elleri bağlı olarak, Fransız işgal komutanının kapısı önünde süngü ile şehit ettiler.

Ayrıca Ermeniler, Türklere ait hayvanlara el koyarak, zorla götürmek istediler. Buna katlanamayan Ömer Hoca Oğlu Mehmet Çavuş (Mehmet KARA), müdahale etti ve daha sonra da canını kurtarmak için Karakese Köyü'ne çekildi.

Karakese köylüleri, Fransızlar’ ın kendi köylerine de saldıracaklarını anlamışlardı¸ önlemlerini alarak köy dışında yola taştan barikatlar kurarak yolu kapattılar.

Fransızlar, Karakese Köyü’ne saldırınca, köylüler Fransızları köylerine sokmadılar.

Burada ilk kurşunu sıkan ve ateş emrini veren  (yerel iddialara göre) Ömer Hoca oğlu Mehmet Çavuş’tu.

Bu direniş karşısında şaşkına dönen Fransızlar geri çekildi.

Fransızlar çekilmesine çekildiler ama bölgedeki mezalimlerine giderek artan şekilde devam ettiler.

Bu çarpışmaların ardından Dörtyol'a dönen Fransız askerleri, Jandarma Komutanı Teğmen Hasan'ı sebepsiz olarak ağır şekilde yaraladılar.

Dörtyol civarındaki Çaylı Köyü'nde Mehmet (Osmanoğlu lâkaplı) oğlu Mustafa da Kurtkulağı Köyü'nde şehit edildi. Bu ve buna benzer haksız davranışların devamı, Türk halkını direnişe sevk etti. Yöre halkı canını ve namusunu kurtarmak için her türlü imkânını kullanarak silâh satın almaya başladı. Kara Hasan da Fransızlardan kardeşinin intikamını almak için Kuzuculu Köyü'nde bir teşkilât kurarak direnişe geçti ve Fransız kuvvetlerine rastladıkları yerde taarruz etmeye başladı.

Teşkilât giderek güçlendi.

Gürleyik Mevkii’nde yapılan çatışmada Fransızlar büyük bir bozguna uğratıldı. Bunun üzerine Kara Hasan’a halk tarafından “ Paşa” unvanı verildi ve müfrezesine “ Kara Hasan Müfrezesi” dendi.

Sonunda, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın organize ettiği teşkilâtlanma ve direnişin tek elden idaresi sonunda, ülke düşman işgalinden kurtuldu; işgalci unsurlar teker teker vatan topraklarını terk etti.

Bu yazıda, millî mücadeleye sadece İlk Kurşun açısından yaklaştık.

Türkiye’de zaman zaman ilk kurşunun nerede atıldığı konusu gündeme geldi ve tartışmalar yaşandı.

Genellikle de, İzmir’de Hasan Tahsin’in ilk kurşunu attığı kabul edildi. Çoğu kimse de, bunu halen böyle bilir.

Oysa Millî Mücadele’nin ilk kurşunu Dörtyol’da atılmıştı.

İşin ilginç yanı, bu konunun çok uzun zamandır biliniyor olması…

Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı’ nın Hatay Valiliği’ ne gönderdiği 29 Ocak 1992 tarih ve ATASE: 3214-4-92 sayılı yazıda açıklanan konu aynen şu şekildedir:

“ Uzman raporu ve konuyla ilgili Başkanlık yayınlarının tetkiki neticesinde,   Birinci Dünya Savaşından sonra galip devletlerin yurdumuzda ilk işgal ettiği yerlerin İskenderun ve Dörtyol olduğu bu düşmana karşı ilk direniş hareketlerinin yine bu bölgede başladığı buna bağlı olarak da ilk silâhlı direniş hareketinin de 19 Aralık 1918'de Dörtyol ilçesi Karakese köyünde gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.”

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın yukarıdaki yazısından sonra, Dörtyol’a bir İlk Kurşun Anıtı yapıldı.(Dörtyol, düşman işgalinden 9 Ocak 1922'de kurtulmuştu. İlk Kurşun Anıtı'nın açılışı 9 Ocak 1994'te yapıldı.)

Bunu, İlk Kurşun Müzesi’nin yapımı takip etti.(Açılış:9 Ocak 1997)

Anıtın yapımından itibaren de, her sene 19 Aralık tarihinde, İlk Kurşun Anıtı önünde, “İlk Kurşun Günü” kutlanmaktadır.

Yolunuz düşerse, bu güzel ve anlamlı anıtı görmeden geçmeyin derim.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.