GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Varlığımızın nedeni olan dünyamıza iyi davranmadığımız ortada… Yaşanabilir çevreyi, gelecek kuşakların bize emaneti olduğunu düşünmeden, günlük-geçici beğeni ve zevkler uğruna hoyratça kullanıyor; adeta geriye bir şey bırakmamak için insanüstü bir çaba gösteriyoruz.

Dünya nüfusu hızla artıyor, kentlere sığamaz hale geldik. İhtiyaçlarımızı karşılayabilmek için durmaksızın kendimize yeni yaşam alanları açıyor; ormanlarımızı kesiyor ya da yakıyoruz.

Su kaynaklarımızı, denizlerimizi, akarsularımızı kirletiyor, sonra da “susuz kaldık” diye dövünüyoruz.

 Ormanlar yeryüzünün akciğeri, ağaçlar yüzünden nefes aldığımızı unuttuk.

Artan nüfus ve gelişmeyle birlikte belki de en çok zararı ormanlar gördü. Odun hammaddesine olan gereksinim, doğal ormanların odun üretimi amacıyla aşırı kullanımına yol açtı.

Dünyada yıllık yaklaşık 4,5 milyar m3 olan odun hammaddesi ihtiyacının 3,5 milyar m3’ü doğal ormanlardan yapılan üretimle ancak karşılanabilmekte… Geriye kalan 1 milyar m3 ise, “endüstriyel orman plântasyonları” (plântasyon: sanayide kullanılan bitki, ağaç, vb. yetiştirilmesi) yoluyla sağlanıyor.

Odun hammaddesi alanında her yıl büyüyen talebe karşılık, doğal ormanların üretim gücü ve potansiyeli azalıyor.

Giderek çoğalan odun ihtiyacının, bugün olduğu gibi yakın gelecekte de doğal ormanlardan yapılacak üretimle sağlanması mümkün olmayacak.

Bununla birlikte dünya ölçeğinde gittikçe artan koruma anlayışı, doğal ormanlardan yapılan odun üretimini sınırlandırıyor.

Odun hammaddesi üretiminde AB ve gelişmiş ülkelerin kullandığı sertifikasyon benzeri sistemler, pazara sunulan ürünlerin, doğal ormanlardan değil, endüstriyel ağaçlandırmalardan elde edilmesini şart koşuyor.

Bu nedenle; hızlı gelişen ağaç türleriyle kurulacak endüstriyel orman plântasyonlarının yaygınlaştırılması, geleceğe dönük en kalıcı çözüm olarak görülüyor.

“Ağaç tarımı” olarak da nitelendirilen “Endüstriyel Orman Plântasyonları” nın büyüklüğü dünya ormanlarının yalnızca %5’i olmasına karşın, odun hammaddesi üretiminin %35’inin bu alanlardan gerçekleşmesi, ağaç tarımının önemini arttırıyor.

Ülkemizde ise, yılda yaklaşık 30 milyon m3 odun hammaddesi tüketiliyor.

Takriben %95 doğal ve doğala yakın ormanlarımızdan 2019 yılı itibariyle 22 milyon m3 endüstriyel odun üretimi yapılabilmişken, meydana gelen 8 milyon m3’lük açık, başta ithalat olmak üzere, az da olsa kavakçılık ve devlet ormanlardan faydalanmalar yoluyla sağlanıyor.

2030 yılına kadar ülkemizin yıllık odun hammaddesi talebinin 40 milyon m3 olacağı tahmin ediliyor. 10 yıl sonra devlet ormanlarımızdan elde edilecek endüstriyel odun miktarında çok fazla değişiklik olmayacağı için artan odun ham maddesi ihtiyacının, ithalat yoluyla karşılanacağı ortada… Elbette bu gün ithalat yapabildiğimiz ülkelerden gelecek yıllarda da odun satın alabilirsek…

Bu nedenle dışa bağımlı olmadan ihtiyacımız olan endüstriyel odun ham maddesini, kendi topraklarımız üzerinde kuracağımız devlet ve özel sektör endüstriyel ağaçlandırma sahalarından üretebilmemiz, hem çevresel hem de ekonomik açılardan son derece önemlidir.

Endüstriyel orman plântasyonları yoluyla üretimin; verimli ve kârlı olması, hammadde teminini garanti altına alması, piyasa koşulları ve talebe doğrudan karşılık veren plânlamaya imkân vermesi, doğal ormanlardaki kullanımı azaltarak orman-toprak-su gibi yaşam kaynaklarının korunması ve erozyonla mücadeleyi sağlaması, karbon emisyonunun azaltılması nedenleriyle, büyük önem taşımaktadır.

Dünya ve ülkemiz ormanlarında 80-100 yıl idare süresiyle 1 hektar orman alanında, yıllık 1-2 m3 odun artımı sağlanırken, endüstriyel orman plântasyonu ile 10-30 yıl idare süresinde 1 hektar orman alanındaki yıllık odun artımı 15-50 m3 olmaktadır!

Değerli okurlar, bu satırlara tesadüfen de olsa göz atan herkese ENAT’ ın (Endüstriyel Ağaç Tarımı Sanayi ve Ticaret A. Ş.) kamuoyuna dikkat çeken önerisini bir kere daha hatırlatıyorum.

Günüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

“ Türk milletindenim diyen bir insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.”