GÜNAYDIN/ TÜNAYDIN Değerli Okurlar; 
Anadilde Öğretim Sistemi’nde, eğitim ve öğretim devletin kurucu üyesinin ana dilindedir ve ülkenin güvenliği ve bölünmezliği açısından önemlidir.
Anadilde Öğretim Sistemi’nde eğitim ve öğretim, anaokulundan başlayarak (okul öncesi, ilk, orta, yüksek) bütün öğrenim sürecini kapsar.
Devlet yapısı değişmeden ana dilde eğitim- öğretim sistemi değişemez.
Ülkenin devlet dili olan Resmî Dil, (devletin sınırları belirlenmiş topraklarında) yabancı bir dil olarak öğretilemez.
Ülkelerin belli yerlerinde, devletin Resmî Dili dışında, bir başka dil konuşan vatandaşların fazla sayıda olması onlara (Resmi Dil olarak) kendi ana dillerinde eğitim- öğretim hakkı vermez.
Unutmayalım;
Kültürel hak olan “Anadili Öğrenme Hakkı” bireye aittir, evrenseldir.
“Anadilde Öğretim Hakkı” siyasidir, kamuya aittir.
Üniter bir devlette Resmî Dil’in dışında bir Anadil, Öğrenim Dili olamaz!
Bir süre önce bir televizyon programında, konuk bir konuşmacı, “Bir insan gece hangi dille rüya görüyorsa, sabah annesiyle hangi dili konuşuyorsa, o dille eğitim- öğretim görmelidir” dedi.
Bu çok duygusal ve romantik gözüken ifade, yanlıştır!
Anadilde Eğitim- Öğretim ile Anadilin Özgürce Öğrenilmesi aynı şey değildir.
Bir ülkede Resmî Dil’in dışındaki bir ana dille eğitim- öğretim istemek, Anadilini öğrenme özgürlüğü anlamına gelmez. Bu durum o dilin Resmî Dil olmasını istemektir. 
Tarih boyunca bu topraklarda Ermeniler, Kürtler, Süryaniler, Nasturiler, Rumlar gibi unsurlar yaşıyordu. Bu halkların hiç biri egemen bir role sahip olamamış olmalılar ki, Haçlı seferlerinden bu yana Avrupalılar Anadolu’ya “Turchia”, “Turcomania” adını vermişlerdi. 
Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra, işgal güçlerine karşı kazanılan millî mücadele ve sonunda oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde “Ortak Kurucu Unsur” da yoktur.
Bir devletin kuruluşunda bir kurucu ortak varsa, bu durum kuruluş anından itibaren bir sözleşme olarak yazılı metne girer. 
Tekrarlayalım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda “Ortak Kurucu Unsur” yoktur.
Hiç kimse veya topluluğun da, sonradan kendi kendine “biz bu devletin kurucu üyesiyiz” deme hakkı ve hukuku yoktur!
Yani, tüm dünyanın “Türkiye” olarak tanıdığı topraklarda Resmî Dil, Türkçe’ dir ve Türkçe olarak kalacaktır.
Elbette, herkesin kendi anadilini öğrenmek, geliştirmek, o dilde sanatsal, kültürel, siyasal, dilbilimsel ürünler vermek hakkıdır. Hele hele günlük dilde annesine, babasına, sevdiğine kendi anadilinde seslenmek anasının ak sütü kadar hakkıdır.  
Tekrarlayalım: Üniter bir devletin tek Resmî Dili olur; her yerde bu dil mecburidir.
Ancak, eğer varsa diğer diller, eğer yeterli talep olursa, ister seçmeli ister müfredat programı içinde öğrenilebilir, öğretilebilir.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!