Toplumda yaygın bir algı vardır: “Resmi görevde olan insanlar hareketsizdir, spordan uzaktır.” Bu kalıp o kadar yerleşmiştir ki çoğu zaman sorgulanmadan tekrar edilir. Oysa sahaya indiğinizde gördüğünüz manzara çoğu zaman bunun tam tersidir.
Geçtiğimiz hafta sonu düzenlediğimiz koşu etkinliği bunun iyi bir örneğini sundu. Aynı parkurda yan yana koştuğum Yalova Valimiz Dr. Hülya Kaya hanımefendi, haftalık programına tenis derslerini nasıl eklediğini, yoğun çalışma temposuna rağmen hareketten vazgeçmemeye özen gösterdiğini anlattı. Bu kısa sohbet bile “resmi görev = sedanter yaşam” yargısının ne kadar yüzeysel olduğunu göstermeye yetti.
Benzer bir tabloyu Yalova’daki akademisyenlerde de görüyorum. Sabah yürüyüşlerinde ve koşu rotalarında karşılaştığım akademisyen sayısı oldukça fazla. Yoğun ders, toplantı ve araştırma programlarının arasında kendilerine doğada nefes alacak bir alan yaratmaları hem zihni dinlendiriyor hem de toplumsal olarak ilham veriyor.
Aslında konu net:
Hareketsizliği belirleyen şey unvanlar değil, yaşam alışkanlıklarıdır.
Koşan bir Vali de var, güne yürüyüşle başlayan bir akademisyen de… İnsan kendine küçük bir hareket alanı açtığında, alışkanlıklar hızla değişebiliyor.
Sporun birleştirici gücünü farklı zamanlarda ve farklı şehirlerde de deneyimledim. Kıbrıs’ta kurduğum, çeşitli ülkelerden öğrencileri bir araya getiren Campusrunners ekibi; ODTÜ’deki koşular; pandemi döneminde İstanbul’da hayvanlar için düzenlediğim etkinlik… Hepsinde, farklı hayat hikâyelerine sahip insanların aynı amaç etrafında buluştuğunda ortaya çıkan ortak enerji dikkat çekiciydi. Sporun, fizyolojik etkisinin ötesinde toplumsal bir bağ kurma potansiyeli olduğu açık.
Yüksek lisans tezimin temelini oluşturan Self-Determination Theory de (Kendi kaderini tayin etme teorisi) bunu destekliyor: Motivasyon kaynaklarımız içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılıyor. Koşu toplulukları, sağladıkları sosyal çevre ve disiplinle güçlü bir dışsal motivasyon unsuru oluşturuyor. İnsanlar birbirlerinden güç alarak daha istikrarlı bir hareket kültürü geliştirebiliyor.
Sonuç olarak, unvanlardan bağımsız şekilde hareket eden, sporla günlük yaşamına yön veren çok farklı kesimlerden insanlar var. Koşu ekipleri ve düzenli hareket alışkanlıkları da bu kültürü destekleyen önemli araçlar arasında.
Mesele, kimin hangi pozisyonda olduğu değil; hareketin hayatta nereye yerleştirildiği. Spor, bunu tercih eden herkes için erişilebilir ve sürdürülebilir bir seçenek olmaya devam ediyor.
Bu vesileyle 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun. Yolumuzu aydınlatan öğretmenlerimiz iyi ki varsınız.