Kıymetli okurlarımız bu hafta ne siyaset ne Yalova gündemi ne de tarımdan ya da ticaretten bahsedeceğim. Bu hafta köşemi geçtiğimiz günlerde vefat eden benim için özel bir yeri olan Elmalık köylü Ayşe Anaç’a ayıracağım. 

Birçoğunuz Ayşe Anaç kim diye sordunuz kendi kendinize. Yiğit namıyla anılır derler. Yalova’nın 43 köyünde hatta civar illerin birçok köyünde Elmalıklı Kara Mehmet dediniz mi hayvancılık ile uğraşan herkes bilir, tanır onu. Ayşe yenge, rahmetli Kara Mehmet’in hanımı. Aynı zamanda da amcamın kızı Nimet (Anaç)’in kayınvalidesi, yani akrabam Ayşe yenge. 

Gerek sektörün içinde olmamız gerekse akrabalık bağımız nedeniyle kendisini yakından tanıma fırsatını bulduğum ve çok değer verdiğim, vefatı nedeniyle derin üzüntü duyduğum bir büyüğümdü Ayşe yenge. 

Mehmet amca zamanında Yalova’nın en önemli kasaplarından ve hayvan yetiştiricilerindendi. 60 büyükbaş kapasiteli bir ahırı vardı. O günün koşullarını düşündüğünüzde Yalova’nın en büyük kapasiteli ahırlarından birinin sahibiydi. Hayvana bir bakışta kilo koyar söylediği rakam en fazla aşağı yukarı 1 kilo oynardı. Hayvanlarının yem ihtiyaçlarını bizden karşılardı. O nedenle sık sık köye giderdim.

Ayşe yenge, Orhangazi Yeniköylüydü. Gözleri, Ulu Önderimiz Atatürk gibi masmaviydi. Ağırdaki hayvanlar da Ayşe yengenin birer evladı gibiydi. Sabah, akşam ineklerini özenle sağar, kendinden başka kimseye de sağım yaptırmazdı. 

Çocuklarını, torunlarını çok severdi. 5 çocuğu, 10 torunu, 9 da torunlarından torunu vardı. Şimdiki gibi her gün pazar kurulmazdı. Cumartesi günü özel bir gündü. Köylüler pazara iner haftalık alışverişini yapardı. Cumartesi sabahları eski kullandığımız pazar çantalarına doldurduğu süt, yoğurt, yumurta ve tereyağı ile ilk önce büyük kızı Ülkü (Tokay)’ye giderdi. Her cumartesi sabahı diğer kızları Fatma (Kurt) ve Hatice (Belge) ile de orada sabah kahvaltısında buluşurdu. Torunlarıyla ve kızlarıyla kahvaltısını ettikten sonra ikinci durağına oğulları Ülvi ve Ayhan’a giderdi. İşleri bir arada olmasına, Ülvi abinin her gün köyde olmasına rağmen çocuklarını ayırmaz, onlara da eli boş gitmez, aynı çantadan onlara da götürürdü. Çocuklarını ziyaret edip torunlarını gördükten sonra pazara geçer alışverişini yapar evine gideri. Torunlarına kızdığını, bağırdığını bir kere dahi gören olmamıştır. Ailesini, çocuklarını, torunlarını böyle severdi. 

5 görümcesi vardı. Görümcelerinin çocukları da onu annesi gibi severdi. Onların çocukları da tıpkı torunları gibiydi. Kendi kardeşlerinin çocukları yaz tatillerini köyde geçirirdi. Kocaman bir aileyi kucaklıyordu. Eve gelen kimse eli boş dönemezdi. Eve misafirliğe gittiyseniz size hiç sormadan sofra kurulur, yemek yenirdi. Misafirperverdi. Yem götürdüğümüzde yayıkta yaptığı ayrandan ikram etmeden bırakmazdı. Çocuklara, kümeste bulduğu kaç yumurta varsa poşete koyar bunları götür derdi. 

Benim bu dünyada tanıdığım kıymetli insanlardan bir tanesiydi. Halit oğlum deyişi şuan bile kulaklarımda. Benim için değerli bir insandı Ayşe yenge. Bize iftira atıldığında çok üzüldü. Hayır duasını üzerimizden hiç eksik etmedi. Kendisini her fırsat bulduğumda ziyaret ettim. Sırtımı her sıvazladığında onun o içtenliği hep güç verdi.

Ayşe yenge, 90 yaşındaydı ama kendi hizmetini kendi görüyordu. Orucunu tutuyordu. Geçtiğimiz hafta sahura kalkıp oruca niyetlenip namazını kıldıktan sonra bir daha uyanamadı. Böyle mübarek bir ayda abdestli, oruçlu olarak aramızdan ayrıldı. 

Bu hafta bu değerli insanı anmak istedim. Rabbim kabrini pür nur, mekanını cennet eylesin. İnanıyoruz ki şimdi 2009 yılında kaybettiğimiz Mehmet amca ile buluştular. Allah her ikisine de rahmet eylesin. Ailesine ve biz sevenlerin de sabırlar versin.