Cumhuriyet…
Bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun, bir ulusun kendi kaderine sahip çıkışının ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı en büyük mirasıdır. Bugün 29 Ekim’de, bu büyük devrimin 102. yıl dönümünü kutlarken yalnızca geçmişi değil, geleceği de selamlıyoruz. Çünkü Cumhuriyet, geçmişten bize miras kalan değil, her yeni neslin inşasına devam edeceği, onu yücelteceği bir değerdir.
Yüzyıl önce bu topraklarda savaşın yorgunluğu, yokluk ve yoksulluk vardı. Ama bir milletin yüreğinde sönmeyen bir umut, bitmeyen de bir inanç vardı. O inancı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüyle bir ideolojiye, bir yaşam biçimine dönüştürdü. Cumhuriyet, işte bu iradenin adıdır. Halkın kendi yöneticisini seçtiği, her bireyin eşit olduğu, kimsenin soyuna, rütbesine, zenginliğine göre ayrıcalık taşımadığı bir düzendir.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yalnızca bir savaş kazanmadılar; aynı zamanda bir zihniyet devrimi gerçekleştirdiler. Kadınların toplumda eşit yer bulduğu, çocukların eğitim hakkına kavuştuğu, bilimin rehber, aklın yol gösterici olduğu yepyeni bir Türkiye yarattılar.
Bugün, o büyük devrimin ikinci yüzyılının eşiğinde duruyoruz. Cumhuriyetimizin temellerini atanların bizlere bıraktığı emaneti taşımak, artık yeni nesillerin omuzlarında. Bu emaneti taşımak yalnızca bayrak sallamakla değil, düşünmekle, üretmekle, çalışmakla mümkündür. Çünkü Cumhuriyet, tembelliğe değil, emeğe; suskunluğa değil, fikre; korkuya değil, cesarete dayanır.
Bir milletin en büyük gücü, topu tüfeği değil; fikri ve inancıdır. Cumhuriyet’in ruhu da tam burada yatar. Atatürk, “Cumhuriyet fazilettir” derken aslında bize bir hedef göstermişti. Ahlaklı, adaletli, eşitlikçi ve çağdaş bir toplum olma hedefi. Bugün eğitimde, kadın haklarında, adalette, düşünce özgürlüğünde her adımda bu hedefin izini sürmek Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır. Gençlerimizin çağdaş, özgür ve eleştirel düşünebilen bireyler olarak yetişmesi; kadınların, çocukların ve her yurttaşın eşit haklara sahip olması Cumhuriyet’in gerçek anlamda yaşamasını sağlar.
Yalova’da, Anadolu’nun dört bir yanında, Türkiye’nin her köşesinde bugün evlerin pencerelerinde dalgalanan bayraklar sadece bir sembol değildir. Onlar, 102 yıl önce atılan imzanın hala dimdik ayakta olduğunun göstergesidir. Her çocuk o bayrağın altında büyürken, her genç Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü hatırlarken Cumhuriyet biraz daha güçlenir.
Cumhuriyet, yalnızca geçmişte değil, bugün de yaşıyor; her özgür fikirde, her eşit fırsatta, her adil kararın ardında…
Ve onu yaşatmak, her birimizin görevi. Çünkü Cumhuriyet, sahip çıkıldıkça anlam kazanır; unutturuldukça değil, anlatıldıkça büyür.
Bu bilinçle, evlerimizde, işyerlerimizde, 29 Ekim sabahı ellerimizde bayraklarımızı gururla dalgalandırırken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, Cumhuriyet’i kuran o adsız kahramanları saygı ve minnetle bir kez daha analım.
Haydi Yalova; bize olan sevgisini “Yalova Benim Kentimdir” sözleriyle taçlandıran Atamızın bizlere armağan ettiği en önemli bayramı gururla onun şehrine yakışır şekilde kutlayalım.
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın özgür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!