GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bu gün biraz tarih sayfalarını aralayalım. Osmanlı Devleti toprakları azamî genişliğine çok kimsenin ileri sürdüğü gibi Kanunî devrinde değil, Kanunî’ nin torunu II. Murad devrinde ( 1574- 1595) ulaşmış, Fas İmparatorluğu ve Polonya Krallığı’ nın himayeye alınması, Kafkasya fütuhatı ile oldukça büyümüştür.
Hammer şöyle der: “ III. Murad’ ın ölümünde imparatorluk, Atlas Okyanusu’ ndan Kafkaslar’ a, Habeşistan’ dan Tuna’ ya kadar uzanıyor ve tam 20 eski krallığın arazisini kapsıyordu.”
Değerli Tarihçi merhum Yılmaz Öztuna da şunları ilâve ediyor: “ Fas, Osmanlı Devleti’ ne vergi veriyordu. Türkler Viyana’ ya erişmişlerdi. Polonya, Osmanlı Devleti’ ne ait sayılıyordu. Polonya krallarını padişah tayin ediyor, bu devlet hem İstanbul’ a, hem de İstanbul’ un alelâde bir tâbii olan Kırım’ a yıllık vergi ödüyordu. Mombasa Şeyhi bile Osmanlı Devleti’ ne tâbi olmuş ve bu suretle Kenya kıyıları Osmanlı hâkimiyetine girmişti.”
1593’ e doğru Osmanlı Devleti’ ne doğrudan doğruya veya tâbiiyet yoluyla bağlı ülkelerin büyüklüğü 19 902 191 kilometre kareyi buluyordu. Bunun 4 815 832 kilometre karesi Asya’ da, 2 848 940 kilometre karesi Avrupa’ da, 12 237 419 kilometre karesi Afrika’ da idi. Bunun 3 milyon kilometre karesi Fas Sultanlığı ile ona tâbi devletlerinin topraklarıydı.
Polonya- Litvanya devleti ise 700 000 kilometre kareye yaklaşıyordu. Osmanlı Devleti, duraklama devriyle birlikte toprak kaybetmeye başladı. Örneğin; 1876- 1909 dönemindeki jeopolitik değeri olan toprak kayıpları, (bu kayıplar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak) şöyle özetlenebilir:
1877- 78 Osmanlı- Rus Savaşı’ ndan sonra imzalanan Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsız devlet olarak Osmanlı Devleti’ nden ayrıldı. Adriyatik Denizi kenarında bazı yerler Karadağ’a verildi. Niş, Sırbistan’a verildi. Dobruca, Romanya’ ya verildi. Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ ya verildi. Tesalya Yunanistan’a verildi. Güney Moldavya, Rusya’ ya verildi. Kıbrıs, İngilizler tarafından işgal edildi. Tunus, Fransızlar tarafından işgal edildi. Mısır ve Sudan, İngilizler tarafından işgal edildi. Girit, Yunanistan’a verildi. Doğu Rumeli, Bulgaristan’a bağlandı. Bosna- Hersek, Avusturya’ ya bağlandı. Avusturya, ayrıca Yenipazar Sancağı’ nda askerî güç bulunduracaktı. Bulgaristan Krallığı kuruldu. İran da nasibini aldı, Kotur Kazası İran’ a verildi.
Berlin Antlaşması sonucunda Balkanlar’da 11 milyon kişi Osmanlı yönetiminden ayrıldı. Bu toprak ve nüfus kopmalarına ek olarak, malî kaynakları da azalmıştı Osmanlı Devleti’nin, çünkü bağımsızlıklarını kazanmış olan devletlerin önceden göndermekle yükümlü oldukları vergilerden yoksun kalmıştı. Bunlar, hiç kuşkusuz, Osmanlı Devleti’nin saygınlığına indirilmiş olan yeni darbelerdi.
1911- 1912 Trablusgarp Savaşı’ ndan sonra Trablusgarp, Bingazi ve Ege Denizi’ ndeki 12 Adalar İtalya’ ya verildi. Balkan Savaşı (1912- 1913 ) tam bir facia oldu; Balkanlar tamamen terk edilerek hudut Meriç Nehri’ne kadar geriledi.
Özellikle Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’ nin topraklarının büyük çoğunluğunu kaybetmesine yol açtı. 10 Ağustos 1920’ de imzalanan Sevr Antlaşması ‘na göre Osmanlı Devleti’ nden geriye yabancı güçlerin denetiminde bir payitaht (İstanbul ) ve çevresi ile küçülmüş Anadolu toprakları kalıyordu. Batı Trakya’ nın tümü ile Doğu Trakya’ nın Büyük Çekmece yakınlarına kadar olan büyük bölümü Yunanistan’a veriliyordu. İzmir ve bölgesi biçimsel olarak Osmanlı egemenliğinde kalmakla birlikte, bu egemenliğin kullanılışı ve yönetim hakkı da Yunanlılara devrediliyordu. Burada kurulacak bir yerel parlamento bu bölgenin ileride ( 5 sene içinde) Yunanistan’a bağlanmasına karar verebilecekti.
Öte yandan Doğu Anadolu’ da bağımsız bir Ermenistan Devleti ile özerk bir Kürdistan Devleti kurulacaktı. Birincisinin sınırları ABD tarafından saptanacak, ikincisi ise bir süre sonra Milletler Cemiyeti’ nin de onayıyla bağımsızlığını tam olarak elde edebilecekti. Ülkenin güney sınırları ise Antakya, Antep, Urfa ve Mardin Fransa’ ya kalacak biçimde çizilmişti.
Antlaşma hükümlerine göre Osmanlı padişahı ve hükümeti İstanbul’ da kalacak ve burası başkent olmaya devam edecekti. Zira İşgal güçlerinin istediği kendilerine bağlı bir Padişah/ Halife ve hükümetiydi. Bu sayede diğer Müslüman ülkeler kontrol altında tutulabilecekti.
( Antlaşmayı Osmanlı Devleti adına: dönemin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, Şura-yı Devlet (Danıştay) Reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey imzaladılar.)
Sevr Antlaşması’ nın imzacı devletlerin yetkili organlarınca onaylanması gerekiyordu. Meclis-i Mebusan feshedildiği, Ankara’ daki TBMM ise antlaşmaya daha başından beri kesin olarak karşı çıktığı için, Sevr Antlaşması Türkiye tarafından onaylanmadı. Böylece antlaşma hukuki geçerlilik kazanmadı ve yürürlüğe girmedi. Kurtuluş Savaşı’ nın zaferle sonuçlanmasından sonra imzalanan Lozan Antlaşması ( 24 Temmuz 1923) ile Sevr Antlaşması, yırtılıp atıldı.
GENEL DEĞERLENDİRME: Osmanlı Devleti, büyük bir cihan devleti olarak çok geniş alanlara sahip olmuş; ne var ki birbirini takip eden savaşlar sonucunda ele geçirdiği toprakları (uygun olmayan strateji ve yönetim hatalarıyla) kaybettiği gibi, Anadolu’ nun önemli bir bölümünün de elden çıkmasına neden olmuştur.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’ nin yüzölçümü,( izdüşümü) 779 452 kilometre karedir. Sevr haritasının Türklere verdiği alanın genişliği ise yaklaşık 250 000 kilometre karedir. Yani Osmanlı’ nın 19 902 191 kilometre kareyi bulan alandan geriye kalan budur.
Kurtuluş Savaşı’ ndan zaferle çıkan genç Türkiye Cumhuriyeti, Sevr Antlaşması’ nı tanımayıp yırtıp atmış; Anadolu’ nun hemen her şehir ve kazasına yerleşen işgalcileri (buna Ankara da dâhildir) uzaklaştırmış; o günün yokluklarına ve dış baskılara rağmen Misâk- ı Millî hedeflerine ulaşmak için büyük çaba göstermiş ve üzerinde yaşadığımız toprakları kazanarak hür ve bağımsız yaşamamız için bize emanet etmiştir.
Bazen düşünürüm; Şu güzel vatanımızda hür ve bağımsız olmadıktan sonra, minarelerde ezan okumanın bir anlamı olur muydu?
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.