Değerli okurlarımız; bir süredir sizlere bu köşeden tarım ve hayvancılık üzerine paylaşımlarda bulunuyorum. Ancak bugün affınıza sığınarak konumuzun dışına çıkacağım. Çünkü 23 yıl önce aynı yıkımı yaşamış kentin bir ferdi olarak, o acıyı yaşamış bir birey olarak söylemek istediklerim var.

Deprem ülkemizin acı gerçeği. Coğrafya olarak deprem kuşağı üzerinde olan bir ülkeyiz. Birçok ilimizde ne yazık ki depremi yıkımlarla, can kayıplarıyla tecrübe ettik. Hep dedik ki bu son olsun. Yaşadıklarımızdan dersler çıkartalım. Çıkarttık mı? Kahramanmaraş merkezli yaşadığımız deprem bir kez daha gösterdi ki çıkartmamışız.

1999 yılında yaşanan deprem için o zaman asrın felaketi denmişti. Resmi rakamlara göre vefat edenlerin sayısı 18 bin 373, yaralı sayısı ise 48 bin 901 idi. O depremin etkilediği 8 ilden biri de Yalova’mızdı. Bugün, 10 ilde neler yaşanıyorsa aynılarını bizler, o dönemde yaşadık. O nedenle bizler, onları çok iyi anlıyoruz. Sosyal medyadan gördüğümüz kadarıyla da tüm hemşehrilerimiz, depremin olduğu andan itibaren tüm imkanlarını deprem bölgesine ulaştırmak üzere seferber etti.

Rakamlara baktığımızda Kahramanmaraş depremi, 1999 Marmara depreminin çok çok üzerinde bir deprem. Kayıplarımızın hepsine Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Ama dikkat çekmek istediğim başka bir konu var. O da deprem bölgesinde yıkılan bina sayısı. Resmi rakamlara göre şuana kadar 12 bin 141 bina yıkıldı.

Biz 1999 yılında şunu gördük; deprem değil binalar öldürüyordu. Depremin yaşandığı 10 ilde de ne yazık ki aynı acı tecrübeyi bir kez daha yaşadık. Deprem kuşağında olan ülkemizde yapılaşmada sorunlarımız var. İnşaat sektörü kat konusunda her zaman aç, her zaman daha fazlasını talep ediyor. Bu talebe olumlu cevap verilse de denetim konusunda aynı hassasiyetin gösterilmediğini hep acı tecrübeyle öğreniyoruz. İşte bizler, bu nedenle Yalova’da 4 katın üzerinde bir yapılaşmaya izin vermedik.

Devlet eliyle gayri yasal olan binaları yasal hale getirdiğimizi kaç kişi hatırlıyor? Depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ta 144 bin 556 yapının, yıkım en fazla olduğu illerden olan Hatay’da 205 bin yapının imar affından faydalandığını kaçımız biliyor? Bugün o yapıların belki de hepsi yerle bir oldu. Yıllarca deprem vergisi ödedik. Bu parayla yüz binlerce konut inşa edilip bu insanlar güvenli yapılara kavuşturulabilecekken, imar barışıyla çürük binalar vatandaşlara mezar edildi.

Biz, kentsel dönüşümün kentimizde çözülmesi için her türlü girişimi gerçekleştirdik. Konuyla ilgili tüm çalışmaları yaptık. Bu konuda daha öncede açıklamalarda bulundum. Dönemin milletvekilleri önce Temel Coşkun daha sonrada Fikri Demirel ile ilgili kurumlarla konun çözümü için görüşmeler gerçekleştirdik. Konuya siyasi olarak değil, insani olarak baktık. Önce tamam dense de iş faaliyete gelince hep ötelendi, siyaset yapıldı. Bugün Bağlarbaşı Mahallesi'nde yıkım başlasa da halen tam anlamıyla faaliyet başlamış değil. Bunun yanı sıra geçtiğimiz aylarda alınan kararla 1995 yılının imar planlarına geri dönülmüş durumda. Dolayısıyla vatandaşlara kentsel dönüşüm vaat edilse de durumu olmayanlara yine çaresizlik yaşatılmakta.

Daha önce yaptığım uyarımı bu sütunlardan bir kez daha tekrarlamak istiyorum. ‘Ben yaptım oldu’ mantığını acilen bir kenara bırakın. Bilime göre hareket edin. Aldığınız kararları bir kez daha gözden geçirin. 1999 yılında çıkartmadığınız dersi bari Kahramanmaraş depreminde çıkartın.

Yalova’nın kentsel dönüşümdeki tek çözümü yüksek katlı binalar değil. Alternatif çözümler mümkün. Hazırlığını yaptığımız tüm projeler belediyede mevcut. Doğru karar hayat kurtarır. Yoksa 1999’da resmi rakamla 2 bin 504 olan vefat sayısı, 10 binleri geçer.

Ben, 1999 depreminde kaybettiğim, bugün bir mezarı bile olmayan abimin kabri başına gidip bir Fatih'a okuyamıyorsam, bunun sorumlusu deprem değil. Bunun sorumlusu, ona mezar olan konutunun, binasının çürük olmasından başka hiçbir şey değil. Boşuna denmiyor; “Deprem öldürmez, binalar öldürür” diye artık gereken ders alınsın.

Tedbir almak bizden, takdir Allah’tan. Hepimiz kadere iman ediyoruz ancak biz önlem almadıktan sonra, her şeyi kader diyerek açıklayamayız.

Bu konuda yazılacak, söylenecek çok şey var. Ancak insanın boğazına düğümleniyor. Bu satırlardan bir kez daha ülkemizde yaşanan tüm depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Son depremde yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Rabbim beterinden korusun…