Değerli okurlarımız, sizlere bugün ki yazımda büyükbaş hayvanlarda sık görülen bazı hastalıklardan bahsedeceğim. Hayvansal üretimin önemli sorunlarından biri hayvan hastalıklarının yaygınlığıdır. Buna bir de hastalıklardan korunma ile teşhis ve tedavi konularındaki yetersizlikler eklenince, bir yandan işletmeler büyük ekonomik kayıplara uğramakta, diğer yandan da hayvanlardan insana bulaşan hastalıklar nedeniyle hem üreticilerin hem de tüketicilerin sağlığı büyük bir risk altına girmektedir.

Türkiye'de buzağı ölümlerinin %10’dan fazla olduğuna ilişkin ifade ve beyanlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu ifadeler doğru kabul edilse ve ölümlerin yarısı engellenebilse, örneğin zayiat %10’dan %5’e çekilse, bir yılda doğuran dişi sığır sayısı 5 milyon baş olduğunda bile, ülkede her yıl fazladan yaklaşık 250 bin baş kasaplık hayvan elde edilebilir. Bu da ülke sığır karkası üretiminin neredeyse 65-70 bin ton artması anlamına gelir.

Üreticiler olarak, işletmelerimizi hastalıklardan korumak, sığırlarımızın uzun ömürlü ve verimli olmalarını sağlamak, buzağı ölümlerini en aza indirmek gibi konulara azami dikkat etmemiz gerekir. Yalnız bu işin en önemli ayağının Veteriner Hekimlik olduğunu akıldan çıkarılmamalıyız.

En sık karşılaşılan hayvan hastalıklarını şöyle sıralayabiliriz:

ŞARBON:

Antraks, halk arasında hayvanlarda "Dalak Hastalığı", insanlarda "Karaçıban veya Kasap Çıbanı" olarak bilinir. Tüm memeli hayvanlarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık en fazla sığır, koyun, keçi, manda, devede görülür.

Antraks, sığırlarda genelde çok hızlı seyrettiğinden hayvanlar belirti göstermeden ölürler. Hastalığın yavaş seyrettiği nadir olgularda 40-42°C ateş, iştahsızlık, kabızlık ve kanlı ishal gözlenir.

Hasta veya hastalıktan şüpheli hayvanların eti kesinlikle tüketilmez. Hastalığın meradan alındığı veya bulaştığı durumlarda hayvanlar şüpheli meralardan uzak tutulur. Hastalığın ot veya samanlardan alındığından şüpheleniliyorsa bunlar yakılarak imha edilir. Antraksın hayvanlara bulaşmasında sinek ve diğer haşereler ciddi rol oynar. Hastalık görülen mihraklarda bulunan sağlam büyükbaş ve küçükbaş beş yıl boyunca Antraks aşısı uygulanır.

BRUSELLA:

Brusella, dünyada ve ülkemizde çok yaygın görülen ve ekonomik açıdan çok önemli bir hastalıktır. Hastalıkla mücadele çok zor, masraflı ve zaman alıcıdır. Sığırlarda hastalık, Brucella abortus adı verilen bir bakteri tarafından oluşturulmaktadır.

Hastalığa yakalanan sığırlarda genellikle herhangi belirti görülmez. Ancak hayvanlar gebe kaldıklarında ve genellikle gebeliklerinin ileri dönemlerinde (5-9. aylarında) yavru atar veya ölü buzağı doğururlar. Hastalıkta kısırlık ve süt veriminde azalma da dikkati çeker.

Brusella çiftleşme ve hatta enfekte sperma aracılığıyla suni tohumlama ile de bulaşabilir. Sığır, koyun ve keçilerde brusellanın tedavisine yönelik işlemlerin yapılması yasaktır. Buzağılara kesinlikle temiz ve mikropsuz süt verilir. Hastalığın teşhisi sadece laboratuvarda yapılabilir. Bu nedenle yavru atmalar görüldüğünde derhal Tarım ve Orman Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğüne haber verilmelidir. Sığır ve koyunlar için göze damlatma şeklinde uygulanan aşı vardır.

BUZAĞI SEPTİSEMİSİ:

Kolibasilloz sığır yetiştiriciliğinde ciddi oranda buzağı kayıplarına yol açan bir hastalıktır. Hastalık hijyen ve beslenme ile yakından ilişkilidir. Hastalık genellikle 4 günlükten küçük buzağılarda görülmesine rağmen, 2 haftalığa kadar olan buzağılarda da sık rastlanır.

Kolibasillozun en tipik klinik belirtisi ishal ve aşırı su kaybıdır. Beyazımtırak sarı renkte çok sulu veya yumuşak kıvamda ve kötü kokulu bir ishal görülür.

Hastalıktan korunmak için annelere uygulanan E. coli aşısı vardır. Anneler aşılanır, aşılı annelerin kolostrumunu (ağız sütünü) alan buzağılar hastalığa karşı korunur. Kolostrum buzağılara doğumu takiben 1 saat içinde verilmelidir. Kolibasilloz, zamanında müdahale edilirse tedavi edilebilir.

BUZAĞILARDA KANLI İSHAL:

Evcil hayvanlarda ağız yolundan bulaşan, sindirim sistemine yerleşen, tedavi edilmediği takdirde ölüme sebep olan bulaşıcı bir paraziter hastalıktır.

Hastalık en çok 6 aydan küçük, özellikle 2-3 haftalık buzağıları etkiler ve ölümlere sebep olabilir. Nadir de olsa 6-12 aylık danalarda da görülmektedir.

Kanlı ishal kendiliğinden geçmez, muhakkak ilaçla tedavi edilmelidir. Buzağı annesinden ayrı olarak özel padoklarda barındırılmalıdır. Barınak ve padok temizliği hem yaz hem de kış aylarında mutlaka yapılmalı, ahır dezenfeksiyonu daima uygulanmalıdır.

ŞAP HASTALIĞI:

Ülkemizde halk arasında dabak adı ile de bilinen şap hastalığı çok bulaşıcı ve önemli ekonomik kayıplara sebep olan viral bir enfeksiyondur. Hastalığın yayılışında en önemli kaynağın sığırlar olduğu kabul edilmektedir.

Şap hastalığı hayvanlardan insanlara bulaşabilmektedir. Şap hastalığının insanlarda oluşturduğu başlıca belirtiler ateş, yorgunluk, halsizlik, bacak ve kollarda ağrı, ağız içinde, gırtlakta ve dudakların iç yüzeyinde aftlar meydana gelir. Bazen veziküllere el ve ayaklarda da rastlanabilir. İnsanlarda hastalığın seyri iyidir. İyileşme 5-10 gün içerisinde görülür. Şap enfeksiyonu bulunan bölgelerden hayvan alımı yapılmamalıdır. Hastalığın yayılma (morbitide) oranı %100'e kadar varabilir, fakat ölüm (mortalite) oranı buzağılar hariç düşüktür. Genç hayvanlar yaşlılardan daha hassastır ve bunlarda ölüm vakalarına daha sık rastlanılır. Hayvanlara şap aşısı periyodik olarak uygulanmalı, yeni alınacak hayvanların şap aşılı olmalarına dikkat edilmelidir. Yeni alınan hayvanlar sürüye katılmadan önce diğer hayvanlardan ayrı bir bölmede 20 gün karantinada tutulduktan sonra sürüye katılmaları gerekir.

SIĞIR TÜBERKÜLOZU:

Sığır tüberkülozu birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de görülen ve insanlara bulaşabilen önemli bir hastalıktır. Akciğer tüberkülozu olan sığırların öksürmesi veya tıksırması veya burun akıntıları ile dışarı çıkan mikroplu damlacıklar hemen yanındaki hayvanlar tarafından solunum yoluyla alınması ile hastalık oluşur.

Hayvanlardan insanlara bulaşma genellikle hasta hayvanların et ve sütünün tüketilmesiyle gerçekleşir.

Tüberkülozlu ineklerin sütünü emen buzağılar hastalanabilir. Hayvanlarda tüberküloza karşı kullanılan bir aşı yoktur. Kesimhaneler dışında, veteriner hekim kontrolü olmaksızın kesilen hayvanların etlerini tüketmekten kaçınılmalı, etler çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemeli ve ısıl işlem görmemiş süt ve süt ürünleri kullanılmamalıdır.