Sporda beslenme denince çoğu kişinin aklına uzun tarifler, ölçüler, saatlerce mutfakta kalmak geliyor. Ama gerçek hayat öyle işlemiyor. Özellikle günümüzün hızlı yaşam döngüsünde, spor yapan insanların en çok aradığı şey pratiklik.

Benim öğrencilerim de bana danıştığında en sık şunu söylüyor:
“Hocam, çalışıyorum, antrenmana giriyorum, eve geç geliyorum… Ne yesem?”
Kimsenin her gün tabak tabak menüler hazırlayacak zamanı yok. O yüzden sporcu beslenmesinde sürdürülebilir olan, ulaşılabilir ve hızlı çözümler.

Antrenman öncesi ya da sonrası için sihirli tarifler aramaya gerek yok. Bir avuç çiğ kuruyemiş, bir muz, yoğurtla karıştırılmış yulaf, tam buğday ekmeğine sürülmüş fıstık ezmesi, haşlanmış yumurta ya da kefir… Bunlar hem taşınabilir hem de vücudun ihtiyacı olan enerjiyi verir. Önemli olan “mükemmel” olmak değil, düzenli olmak.

Aynı şey ana öğünler için de geçerli. Karmaşık tabaklar yerine; proteinini, karbonhidratını ve sebzesini kararlıca ekleyebildiğin sade öğünler yeterli. Kararı sen veremiyorsan diyetisyene veya sporcu beslenmesi uzmanına danışabilirsin. Spor yapan bir beden, zaten sadeliği sever. Aşırıya kaçmadan, bedenini dinleyerek beslenmek performansı da toparlanmayı da destekler.

Özetle; hızlı yaşamın içinde pratik çözümlerle de sağlıklı kalmak mümkün. Öğrencilerime her zaman söylediğim gibi: En iyi beslenme planı, hayatına uyandır.

Bunlar dışında benim beslenme rutinimi merak ediyorsan sherunsforever instagramımı takipte kal :)