14 Mayıs 1950 Genel Seçimleri
Yapılacak genel seçimden çok önceden CHP ve DP’nin çalışmaları başlamıştı. Bunun ilk işareti İnönü’nün; din, felsefe ve tarih bilgini Şemsettin Günaltay’ı Başbakan olarak atamasıydı.
Günaltay Hükümeti; Demokrat parti grubunun talep ve baskılarına oldukça yumuşak yaklaşıyor, din okullarının açılmasını ve İşçi Sendikalarının kurulmasına dair teklifleri meclise sunarak hayata geçiriyor, önemli liberal açılımlar yapıyor, DP ise etkili bir muhalefet uygulamayı hep sürdürüyordu.
Demokrat Parti Büyük Kongresinde; Partinin Genel Başkan Celal Bayar açılış konuşmasında demokrasi vurgusu yaparak:
· Anayasanın kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayan maddelerinin kaldırılmasını,
· Cumhurbaşkanlığı makamı ile parti başkanlığı makamlarının ayrılması gerektiğini savunuyordu.
DP, TBMM’de seçim kararı alındıktan sonra propaganda faaliyetlerine başlamış, açık ve kapalı toplantıların yanı sıra kırsal alana özel bir önem vermişti.
Demokrat Parti Programı’nda kuruluş amacı olarak “demokrasinin ileri bir anlayışla gerçekleştirilmesi ve yürütülmesine hizmet etmek” olarak açıklanıyor, DP bildirisinin geneline bakıldığında ise CHP’nin seçim bildirisiyle birçok noktada örtüştüğü görülüyordu. DP seçim bildirisinde şu önemli nokta çok dikkat çekiciydi;
“Bir iktidar değişikliği hâlinde memlekette maddî ve ruhî hiçbir sarsıntıya meydan vermeyeceğiz”
DP’nin yapmayı vadettiği,
· Özel sermaye ve yabancı sermaye için güvenilir ekonomik yapının sağlanacağı,
· Vergilerin azaltılacağı,
· Devlet tekelinin kaldırılacağı,
· İnsan haklarına ve işçi haklarına ayrı bir önem verileceği beyan ediliyordu.
Demokrat Parti açıkladığı programıyla; cumhuriyetçi ve sosyal demokrat bir kimlik ortaya koyuyordu.
1950 yılında gizli oy açık tasnif ilkesiyle yapılan bu seçim, Türkiye tarihinin ilk demokratik seçimi olarak kabul edilir.
Demokrat Parti bu seçime ‘Yeter Söz Milletindir’ sloganıyla girdi.
14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimlerde DP ezici bir çoğunlukla sandıktan çıkarken, 27 yıldır ülkeyi yöneten CHP ise iktidardan düştü.
İnönü, iktidarı olgun ve barışçıl bir şekilde değişimine liderlik etti.
14 Mayıs 1950 seçimleri, sorunsuz iktidar devri nedeniyle “beyaz ihtilal” olarak da adlandırılır.
Liste usulü çoğunluk sistemi nedeniyle, oyların yüzde 55'ini alan DP; kazandığı 416 milletvekilliğiyle TBMM'nin yüzde 85'ini elde ederken, CHP yüzde 40 oy oranı ve 69 milletvekilliğiyle TBMM'nin ancak yüzde 14'ünü elde edebildi. MP ve Bağımsızlarsa birer milletvekiliyle TBMM'ye girdiler.
Seçim sloganında olduğu gibi artık 'Söz Milletindi’ ama iktidar da Demokrat Partinindi. Hala güçlü bir CHP vardı ancak iktidar değişmişti.
Seçim sonrası Celal Bayar’ın basın açıklaması “doğrusu biz bile böyle bir sonuç beklemiyorduk” şeklindeydi.
Seçimlerden sonra meclis, 22 Mayıs 1950’de toplanarak Celal Bayar’ı cumhurbaşkanı seçti. Başbakan atamasına sıra geldiğinde Menderes, Fuad Köprülü’yü önerdi. Bayar bu öneriyi kabul etmeyerek Menderes’i başvekil/başbakan olarak atadı.
Bundan sonra 10 yıl sürecek bir Demokrat Parti iktidarı yaşanacaktı. Menderes Hükümetinin yasal anlamda ilk çalışması;
· Arapça ezan yasağını kaldırmak oldu.
· Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasakları kaldırdı.
· Tüm kurumlarda asılı bulunan İnönü posterleri kaldırıldı.
2.Dünya Savaşı boyunca yürütülen tarafsızlık politikası, dış ticareti olumlu yönde geliştirmişti. Merkez Bankası rezervleri altın ve döviz bakımından oldukça iyi durumdaydı. Tarım ürünlerinin dış pazarda uygun fiyatlarda müşteri bulması; bu ilk dönemde ciddi bir ekonomik rahatlama ve tarımda makineleşme olanağı sağlıyordu. Bunun yanı sıra Marshall Planı çerçevesinde dışarıdan gelen paralarda vardı. Menderes bu avantajların tümünü çok iyi değerlendirdi.
Kore Savaşı'na asker gönderilmesi ve böylece NATO'ya giriş vizesinin alınması uluslararası koşulları; Türkiye'nin lehine çeviriyordu.
Köyleri kasabalara; kasabaları kentlere bağlayacak karayolu ağı inşasına hız verildi.
Özellikle Dünya Bankası raporları çerçevesinde hazırlanan iktisadi programlarla liberal bir ekonomi anlayışının tüm alanlarda uygulanması için yoğun çaba harcandı.
KİT'lerin büyümesi sağlanarak, özel girişimcilik KİT'ler kanalı ile desteklendi.
Savaşı yıllarında yaşanan yoksulluğu henüz unutmamış olan halk, DP'ye karşı sempatiyle yaklaşıyor, ekonomide de bir rahatlama devresi yaşanıyordu. Bu olumlu hava yaşanırken iktidar ana muhalefet CHP üzerine gitti.
· 1953 yılında CHP’nin mal varlığı hazineye devredildi.
· Halkevleri kapatıldı.
· CHP döneminde kurulan Köy Enstitüleri 28 Ocak 1954'te tamamen kapatıldı.
TÜRKİYE’DE 1954 SEÇİMİ
2 Mayıs 1954 tarihinde gerçekleştirilen seçimde Türkiye’de iktidar partisi olan Demokrat Parti, en parlak dönemlerini yaşıyor, muhalefet partilerinin ise güç birliği yapması gerekiyordu.
Demokrat Parti bir önceki seçimdeki oylarını %3,2 artırarak, mecliste 503 koltuk sahibi oldu ve Adnan Menderes üçüncü kabinesini kurdu.
Bu dönemde “Türkiye’de neler oldu?” Diye bakacak olursak:
· Tuna'dan kopup gelen buzlar İstanbul Boğazı'nı kapladı.
· 26.11.1954: İstanbul Kapalıçarşı yangınında, 1.500 dükkan tümüyle yandı.
· Ülkede çıkan karışıklıklar yaşanırken; yeniden alevlenen Kıbrıs sorunu da oldukça karmaşık bir hal aldı.
· Ekonomik sıkıntılar öyle bir hal aldı ki halk ekmek ve et bulamaz hale geldi.
· 6-7 Eylül 1955 de, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve atılan bomba haberinin duyulmasının ardından İstanbul'da ve özellikle Beyoğlu'nda başlayan toplumsal olaylar, Rumların yaşadığı evlerin ve dükkânlarının yağmalanmasıyla sonuçlandı.
· DP’nin ikinci iktidar döneminde, iktidar ile muhalefet arası iyice gerginleşti.
· İktidar baskılarını daha da artırdı.
· Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20 Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'nin kurulmasına yol açtı.
1957 SEÇİMLERİ ve ASKERİ DARBEYE AÇILAN YOL
Ekonomide yaşanan darboğaz ve siyasi çalkantılar nedeniyle DP seçimleri 1 yıl öne aldı. 27 Ekim 1957 günü yapılan seçimler öncesinde kampanya oldukça sert geçti.
Yapılacak seçimlerde üç muhalefet partisi güç birliği yapmaya karar vermiş, ancak bu karar uzun sürmemiş ve CHP iş birliği fikrinden vazgeçmiştir.
Yapılan seçim sonucu DP %47.9 oyla 424 milletvekili çıkardı. Bu milletvekili sayısında çoğunluk sisteminin etkisi büyük olmuştu. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi ise oyların %41.1'ini alarak 178 milletvekili çıkardı. Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ve Hürriyet Partisi) dörder milletvekilliği aldılar.
1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin oyu iktidarın üzerine çıkmıştı. Muhalefete göre DP artık azınlığın iktidarıydı.
TBMM Kasım ayında açıldı. Celâl Bayar 610 milletvekilinden 413 DP milletvekilinin katıldığı oylamada 413 oy alarak üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi. Adnan Menderes beşinci hükûmetini kurdu ve güvenoyu aldı.
1957 seçimlerinden sonra siyasi ortamda sertlik günden güne daha da artmaya başladı. 1958 yılında, dış ödemeler dengesindeki bozulma, alınan dış borçları ödenemez hale getirmişti. Türkiye'nin borçlandığı ülkeler arasında kurulan bir konsorsiyum ile varılan mutabakat ile 4 Ağustos 1958'de ekonomik istikrar tedbirleri yürürlüğe girdi.
Yapılan devalüasyon sonucu Dolar kuru 2,80 liradan 9,02 liraya çıktı. Yaşanan ekonomik durgunluk, zamları, işsizliği ve iflasları da beraberinde getirmişti.
Demokrat Parti lideri ve Başbakan Adnan Menderes 12 Ekim 1958'de Manisa'da yaptığı konuşmada, kin ve husumet cephesi olarak tanımladığı muhalefetin oluşturduğu Güç Birliği Cephesine karşı bir Vatan Cephesi kurulması gerektiğini vurguladı ve kurdu. Radyolardan Vatan Cephesi'ne katılanların adları okunmaya başladı.
Kıbrıs'ta EOKA örgütü Türkler üzerinde baskı yapmaya başlamış, 1955 yılından beri giderek ağırlaşan Kıbrıs Sorunu gündemin başına yerleşmişti. Türkiye adanın bölünmesinden yani taksim edilmesinden yanaydı.
19 Şubat 1959'da Zürih ve Londra Antlaşmaları ile sorun bir süreliğine aşılmış oldu. Başbakan Menderes bu antlaşma için Londra'ya giderken uçağı düştü. 14 kişinin öldüğü kazada başbakana herhangi bir şey olmadı.
Ekonomide ve dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada muhalefete yönelik baskılar da artıyordu. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi başta olmak üzere muhalefete destek veren birçok gazete kapatılıyordu.
Mayıs 1959'da Uşak'ta, İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da CHP lideri İnönü’ye saldırılar oldu.
Türkiye bu kargaşa ortamı içerisinde 1960 yılına doğru ilerlerken 31 Temmuz 1959'da Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (sonradan "Avrupa Birliği" adını alan) üye olmak için başvurdu.
İktidar ve muhalefet arasındaki kavga; 1960 yılı içinde en yüksek haline ulaşmıştı. CHP Genel Başkanı'nın yurt gezileri engellenmek isteniyor, muhalif yazarlar tutuklanıyor basın sansürleniyordu.
İktidar, Nisan ayında basını ve muhalefeti soruşturmak amacı ile, gazete kapatmaktan, muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurdu. Bunun karşısında mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü o ünlü sözünü söyledi: "Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam".
Ancak 27 Nisan 1960 günü Tahkikat Komisyonu yasal olarak kuruldu. İnönü'ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi. Olaya tepki gösteren CHP Grubu meclisten zorla çıkartıldı.
Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmedi. 28-29 Nisan 1960'ta İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri olaylı gösteriler yaptılar.
Üniversiteler kapatıldı iki şehirde de sıkıyönetim ilan edildi.
21 Mayıs'ta Harbiyeliler olarak bilinen Kara Harp Okulu öğrencileri Ankara'da sessiz bir yürüyüş yaptı.
Başbakan Adnan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla; kışkırtmalara kulak asılmamasını istedi.
Ülkedeki kaosun gitgide artması, sokak çatışmaları ve iktidar-muhalefet arasındaki sertlik sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı, Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosu'ndan okunan bildiri ile son buldu.
10 yıl süren DP iktidarı böylece son bulmuş, ülkemiz askeri darbeyle tanışmıştı.
Değerli okurlar; sonraki yazım Milli Birlik Komitesi dönemi ve 1961 Anayasası olacak…