GÜNAYDIN/ TÜNAYDIN Değerli Okurlar;

Taryat ya da Terhin Yazıtları bilinen yazıtlar da, Moğolistan'ın Taryat bölgesindeki Terhingol ırmağı vadisinde toprağa çakılı olarak bulunmuştur. Bir kaplumbağa ve üç dikilitaşın üzerindeki 30 satırdan oluşan Taryat Yazıtları, Şine Usu ve Sevrey Taşı diye anılan bir başkasında olduğu gibi eski Uygur runik yazısı ile yazılmıştır. Okunuş sırasına göre doğu, güney, batı ve kuzey yüzünde Göktürk ve Uygurların 200 yıllık tarihi Hakan Moyun Çor'un ağzından anlatılır.

Bunların dışında Türkler, değişik coğrafyalarda değişik alfabeler de kullanmışlardır. Örneğin Sayın Cengiz AKYILDIZ, “Asya’dan Avrupa’ya Ana Çizgileriyle Eski Türk Uygarlık Eserleri” başlıklı sempozyum bildirisinde:  Hun Yazısı, Avar Yazısı, Hazar Yazısı, Sekel Yazısı, Kafkasya Yazısı, Talas Yazısı, Proto Bulgar Yazısı, Koçkor Yazısı gibi yazılardan söz etmektedir.

Türkler başka alfabeler de kullanmışlardır:

Mani Alfabesi, dar bir alanda kullanılmıştır; Mani dinî, Uygurların 762'de bir süre için resmî devlet dinî olmuştur. Brahmi Alfabesi, Sanskritçe esaslı olup, dar bir alanda kullanılmıştır. Süryani Alfabesini, Hristiyan olan Öngüt Türkleri kullanmışlardır; Grek Alfabesini, Türkçe konuşan Anadolu Rumları kullanmışlardır.

Karamanlıca adıyla anılan Türkçe bu alfabe ile yazılmıştır.

Ermeni Alfabesi de aynı şekilde Türkçe konuşan Ermeniler tarafından kullanılmıştır. İbrani Alfabesini, Yahudi Türklerin çocukları olan Karaim Türkleri kullandılar. Kiril Alfabesini, önceleri Rusya işgal ve idaresine geçen Türkler kullanmışlardı.

1926'larda Sovyet ülkesindeki bazı Türk ülkeleri Lâtin Alfabesini kabul ettiler.

Ancak Türkler, İslâm dinini kabul ettikten sonra yüzyıllardır kullanmakta oldukları alfabeler yerine Arap alfabesini kullanmaya başladılar. Ne var ki, Arap harfleri Türkçe’ ye uymuyordu.

Çünkü Türkçede sadalı harflerin çok olmasına karşılık, Arapçada sadalı harfler azdır.

Ahmet Cevat EMRE’ ye göre, “Eski yazının en büyük mahzuru Arap fonetiğine esir bir yazı olmasıydı. Yazımızı ancak yabancı seslerin harflerini atmakla hür ve milli bir yazı yapabilirdik.”(Ahmet Cevat Emre, Atatürk’ün İnkılap Hedefi ve Tarih Tezi, İstanbul, 1956, s. 15)

Arap harflerinin konuşulan dile uymadığı Osmanlı döneminde de sık sık gündeme geldi. Ne var ki, esas hamle Cumhuriyet döneminde yapıldı.

 ATATÜRK’ ün emri ile hazırlanan özel bir komisyon yeni Türk alfabesini hazırladı ve ATATÜRK’ ün direktifiyle üç ay gibi kısa bir zamanda uygulamaya konulmak üzere çalışmalar başladı. Komisyonun hazırladığı alfabe ciddî bir çalışmanın sonucu olduğu gibi, Türk dilinin özelliklerine de uymakta idi. (Falih Rıfkı ATAY, Çankaya, C. II, s.401),

Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ’ a göre, seçim esasına ve tek harfli yazı sistemine dayanan alfabe tasarısında, ikili, üçlü veya dörtlü şekillere yer vermeyip her sesin tek işaretle gösterilmiş olması ve dilde mevcut dokuz vokalin sekiz ayrı işaretle karşılanmış bulunması bu alfabenin en başarılı taraflarındandır. Başka alfabelerden alındığı halde dilimizin gereklerine göre ayarlanarak C, Ç, Ş, Ğ, J gibi özel değerler almış işaretlerin ortaya çıkması da onu taklitçi bir alfabe olmaktan kurtarıp millî bir alfabe durumuna sokmuştur.” (Zeynep Korkmaz, Türk Dilinin Tarihi Akışı İçinde Atatürk ve Dil Devrimi, Ankara, 1963, s.41)

Cumhuriyet döneminde, ATATÜRK’ ün önderliğinde Arap harflerinin bırakılıp yeni Türk Alfabesi’ ne geçişte, önemli bir konuyu da hatırlamak gerekir.

Kabul gören görüşe göre Etrüksler, Batı Anadolu üzerinden İtalya’ya göç eden bir Asyenik kavimdir. Etrüsk sanat ürünlerinin Türk sanat ürünlerine fazlaca benzemesi ve son yapılan gen araştırmaları gerçekten de Etrüsklerin Anadolu’dan göç  eden Turani bir topluluk olduğunu kanıtlamıştır. (Etrüskler Türkt’ür, Ferrara Üniversitesi Genetik Analiz Raporu, Töre Dergisi, S.2005/2)

Etrüskleri Türklere bağlayan en güçlü bağ ise Etrüsk yazısıdır. Etrüsk runik yazısı ile Göktürk runik yazısı arasındaki ilişki, tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek kadar önemlidir.

Lâtin alfabesinin temelindeki Etrüsk Yazısı, hem şekilce hem de anlamca Göktürk yazısının neredeyse aynısıdır.

Sayın Adile AYDA, “Etrüskler Türk Müydü?” başlıklı çalışmasında, Etrüsk diliyle Türkçe arasında büyük benzerlik olduğunu, Etrüsk dilinde Türkçe kökenli çok sayıda kelime bulunduğunu öne sürmektedir.  (Adile AYDA, Etrüskler Türk müydü?, Ankara, 1974)

“ Yazı ve dil devrimi Türkiye’yi geçmişinden kopardı” iddialarından sonra, konuyu önemli bir tespitle sonlandıralım:

Arap harfleri İslâm diniyle özdeşleşemeyeceği gibi, Lâtin kökenli Yeni Türk Alfabesi de Hıristiyanlıkla özdeşleştirilemez. Arapça kullanan Hristiyan Arapların varlığı göz ardı edilebilir mi?

(NOT: Dünya Kupası maçlarını takip ettiniz mi? Japon futbolcuların, Suudi Arabistanlı futbolcuların ya da alfabeleri değişik ülkelerin sporcularının sırtlarında yazan adları ne kadar kolay okundu, değil mi? İşte Türk alfabesinin güzelliği!)

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!

 NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!