Geçen gün meditasyon için podcastleri araştırır ve kurcalarken kendimi manevi dinletiler ve bazı hatırladığım anlamları noktasında buldum. Bu noktada, Bakara Suresi bana her zaman bir gerçeği hatırlatır: Bu dünya geçici, her şey gelip geçiyor.
Bu durumu bizim toplumuza bakarak birazcık eleştirmem gerekirse, bakınca genel olarak görünmez bir kast sistemine kapılmış insanlar görüyorum. Kiminle konuşacaklarına, kimi önemseyeceklerine, kimden uzak duracaklarına sanki bir soyadı, bir unvan ya da bir çevre kararı belirliyorlar. Egolarını beslemek için kurdukları o duvarlar, aslında ne kadar kırılgan olduklarının sessiz bir göstergesi.
İstanbul’un kalabalığında da, Yalova’nın sakin sokaklarında da bunu görmek mümkün. Bazıları, bugün sahip olduklarını sonsuza kadar sürecekmiş gibi yaşıyor. Bir soyadıyla, bir unvanla, bir çevreyle kendine ayrı bir katman yaratıyor. Ve o katmanların arkasında çoğu zaman fark edilmeyen bir korku var: “Ben yeterince değerli miyim?”
Ve toplumun her kesimi de benzer kalıplara sıkıştırılıyor. “Nasıl giyinmelisin, hangi mesleği seçmelisin, hangi davranışların kabul edilebilir, hangileri değil?” Sanki tek tip bir model var ve herkes buna uymak zorunda. Uymayan da farklı algılanmak zorunda!? Küçük bölgelerde büyük yerlere nazaran daha fazla hissedilebilen bi durum. Bölgesine göre tabi değişir de
Değişen dünya ve teknoloji de artık bu tek tipliği kaldıramıyor, halbuki; ama surenin hatırlattığı gerçek çok net: Kalıcı olan ne servet, ne güç, ne başkalarının gözünde kazandığımız statü. Kalıcı olan yalnızca Allah’a dönüş ve geride bıraktığımız iyiliklerdir. Gizli kast sistemine kapılmış egolar ne kadar yüksek olursa olsun, dünya geçici. İnsanlar değişiyor, roller değişiyor, statüler elden gidiyor. O yapay üstünlükler, bugün önemli görünen her detay, yarın birer anı olarak kalıyor. İnsanlar çoğu zaman kendi değerlerini başkalarının onayına göre belirliyor. Kimi zaman bir sosyal çevrede kabul görmek, kimi zaman bir iş unvanı, kimi zaman da “prestijli” olarak görülen bir ortamda yer almak uğruna kendi iç dünyasını feda ediyor. Ama tüm o duvarlar, tüm o gizli kast sınırları, geçici dünyanın sonunda hiçbir işe yaramıyor.
Hayat kısa, olaylar değişken, şehirler hareketli… Gerçek değer, görünmeyen ama kalıcı olan şeylerde saklı: samimiyet, merhamet, doğruluk ve iyilik.
Bugün sahip olduklarımız bir gün yok olacak, bugünkü statüler bir gün silinecek, bugünkü hırslar ve gururlar bir gün anlamını yitirecek. Ama bıraktığımız iz, yaptığımız iyilikler ve taşıdığımız niyet, hiçbir görünmez duvar tarafından silinemez. İşte bence bu yüzden, dünyada ne kadar kısa süre kalsak da, iyilikle yaşamak ve başkalarına dokunmak, en kalıcı mirasımızdır.