Genç kız erkek arkadaşının sağ yanağına dokundu;
- Aaa!.. Senin yanağında yara izi var. Bıçak yarasına benziyor.
Delikanlı yıllarca geriye gitti. Yer yatağından kalktı, bir tas suyu lıkır lıkır içti. Gözlerini oğuşturdu. Anası ortalığı topluyor, tahta kapının aralığında odaya gün ışığı doluyordu.
- Ana ben acıktım.
Anası gözlerini kaçırdı ama ağladığı belliydi.
- Mübarek üçaylardayız. Sevap olur sen bugün oruç tut.
Henüz dört bilemedin en fazla beş yaşındaydım. Anlamıştım, yiyecek bir şey yoktu. “Tamam, ben bugün zaten oruç tutacaktım yaaa.” Deyip kapıya yöneldi. Anası:
- Sen Naciye Teyzemin oraya git. Ben de birazdan oraya gelirim.
Naciye Teyzenin evi iki sokak ötede, çarşı meydanına bakıyordu. Ev meydandan bir iki basamak çukurda, küçük bir bahçe içindeydi. Tek göz oda sanki ev değil de evcik gibiydi. Naciye Teyze duldu. Kızıyla birlikte yaşıyordu. İki oğlu evli ve arada bir analarına uğruyorlardı. Naciye Teyze nenemin ablasıydı. Çok temiz, çok titiz bir kadındı. Beni görünce:
- Hele bak kim gelmiş… Gel bakalım, gel. Leman bacın sana bir dürüm yapsın.
- Yok, yemem. Ben oruçluyum.
- Olsun azıcık yersin bir şey olmaz. Gene orucunu tutarsın.

Öğlen bile olmadı, akşama daha çok var. Dün akşam da pek bir şey yememiştik. Karnım çok açtı. Ama ben oruçluydum. Çok sevap kazanacak, anamı babamı sırat köprüsünden sırtımda geçirecek, onları cennete götürecektim. Naciye Teyzenin evinin girişinde bir nar ağacı vardı ve çiçek açmıştı. Keşke bir nar olsaydı, gizlice koparıp yerdim. Kimse görmeyince orucum da bozulmazdı. Meydandan çocuk sesleri gelmeye başladı. O sıra anam da geldi. Ben dışarı çıktım ama koşacak, oynayacak halim yoktu. Teyzenin kapısının yanındaki taşa oturdum, oynayan kızlı oğlanlı çocukları izliyordum. Teyzenin bitişik komşusun oğulları Osman yanıma geldi, yerden aldığı bir avuç toprağı
yüzüme sürdü.
- Haydi sen de gel. Bak biz şimdi koşmaca yapacağız.
Yüzümde hafif bir acı ve yanma hissettim. Osman’nın avuçladığı toprak içindeki küçük bir cam kırığı yanağımı yarmış, yanağımdan kanlar süzülmeye başlamıştı. Osman ve diğer çocuklar korkup kaçmıştı. Naciye teyzenin kızı Leman Bacım hemen anama haber verdi. Yüzümü yıkadılar ama kan durmuyordu.
Naciye Teyze:
- Şimdi bayılıp, düşüp kalacak. Hele şu oğlana bir yudum su verin.
- Ben oruçluyum, orucum bozulur. İçmem, içemem…
Kendimi yerden yere atıyordum. Sonrasını pek hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda ortalık karanlık, Naciye Teyze beni kucakladı, yüzümde kocaman bir sargı vardı.
- Hadi bakalım ezan okundu. Şimdi otur orucunu aç, iki kaşık çorba iç, sonra bak baban da geldi, evinize gidersin.